Arkadaş’ın Şiiri
Değerli şair Yavuz Özdem, Hürriyet Gösteri dergisinin Kasım-Aralık-Ocak 2015 tarihli 314. sayısında Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası ve Arkadaş Z. Özger‘in şiiri hakkında yazdı: “Ezberlenip unutulmuş bir sıkıntıdan gelen Arkadaş’ın şiiri”.
“Arkadaş Z. Özger’in şiirleri ‘Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’ adıyla kitaplaştırıldı (Ve Yayınevi, 2014). ‘Sakalsız bir oğlanın tragedyası’ kitap adı olarak, ‘hayat trajik bir homoseksüeldir’ diyen şairin, şiirini doğrudan ilgilendirir, ilgilendiriyor.”
Arkadaş Z. Özger’in şiirleri Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası adıyla kitaplaştırıldı. (Ve Yayınevi, 2014) ‘sakalsız bir oğlanın tragedyası’ kitap adı olarak, ‘hayat trajik bir homoseksüeldir’ diyen şairin, şiirini doğrudan ilgilendirir, ilgilendiriyor. Ancak, Arkadaş Z. Özger, şahsi ‘mağduriyet’ten yola çıkarak; bu minval üzere bir tepkinin, bir kendi ‘farklılığının’ tanınmasının şiirini yazmamış. Aksine kimlik-ötekileştirme ilişkisine, ezen-ezilen ilişkisi penceresinden bakıp meseleyi sınıfsal ezilmişliklerle iç içe görmüştür. Denebilir ki devrimciliği yatay düzlemde ele alıp 2000’ler dünyasının ancak yakalayabildiği çizgiyi, 1970’ler Türkiye’sinde yakalamıştır. Onun şiiri bence bu noktada önemli.
‘Sakalsız bir oğlanın tragedyası’ şiiri için en uygun nitem ‘yıkıcı’ olabilir
‘Sakalsız bir oğlanın tragedyası’, Arkadaş’ın hem yayımlanan ilk şiiri (Soyut, 1967); hem de ötekileştirilmeye başlandığı sıralarda, erkek egemen söyleme karşı çıkışının şiiridir. ‘sakal yok ya ucunda, ..bıyık dikerim size, yanaklarım yul bryner şimşir tarak ister misiniz’ türünden alışılmamış bağdaştırma ve söyleyişlerin çoklukla yer almasından ötürü şakacı, ironik, güleç yüzlü şiir nitemleriyle karşılanmıştır; ama bence bu şiir, onun bir çeşit öfke kusma biçimidir. Zira kalıplaşmış, donmuş anlayışların temsil ettiği bilinçli-bilinçsiz her türlüsünden ‘iktidar destekleyici’ unsurları, ti’ye almak suretiyle (bu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim/ ben ettim siz etmeyin sakal veririm size, ..bu bıyık hiç gitmemiş sesinizin rengine vb.) yıkmayı amaçlamış ve başarmıştır da. Bu bağlamda‘sakalsız bir oğlanın tragedyası’ şiiri için en uygun nitem ‘yıkıcı’ olabilir.
Zaten şiirlerinin büyük bölümünde 68 kuşağı ve bu kuşağın ruhunu özne olarak alan bir şairdir o. Özellikle biley (s. 35), tamirat (s. 36), aşkla sana (s. 102), adak (s. 69), sözcük (s. 77), sevdadır (s. 105) şiirleri bu bağlamda hemen anılabilir. Hatta bunlar o dönemde yazılan ‘sert’ şiirler arasında da kendilerine hemen yer bulabilecek şiirlerdir. Sözgelişi ‘tamirat’ta, düşük gelirli babasının hafta sonları yaptığı ayakkabı tamirciliğine gönderme yapıp ‘vur gülüm vur gülüm vur gülüm/ vur sen de burjuva ayakkabılarının altına’ der. (Yakın çevredeki bürokratların ayakkabılarıdır söz konusu olan.) adak’ta Ocak 1971 deki SBF yurduna binlerce polis tarafından yapılan baskın işlenmiştir, ‘sözcük’ şiiri Deniz Gezmiş için, ‘aşkla sana’ şiiri ise 1971’de Mahir Çayan’la birlikteyken düzenlenen bir operasyonda ölen Hüseyin Cevahir için yazılmıştır; ‘alnını/ dağ ateşiyle ısıtan/ yüzünü/ kanla yıkayan dostum’ dediği Hüseyin Cevahir, aynı zamanda arkadaşıdır.
‘Özge’ bir şiire imza atmıştır Arkadaş Zekâi Özger
Arkadaş’ın 68 ruhuna ilişkin şiirlerinin ‘70’lerde yazılan şiirlerden farklı-özgün olduğunun altını çizmeliyim. Evet onun şiirinde de döneme özgü ‘Proleter, militan, burjuva, sınıf, sınıf ateşi, örs, çekiç…’ gibi kelime ve kavramlar karşılar bizi veyahut da ‘bir proleterin oğlu olduğuma inandıramıyorum kimseleri’ dizesi gibi çok tanıdık söyleyişler de yer almaktadır; ve fakat bunlarla yapılan bağdaştırmalar, oluşturulan bölümler vs. dönem şiirinin bir hayli dışındadır.
Sözgelişi örneklediğim ‘bir proleterin oğlu olduğuma inandıramıyorum kimseleri’ dizesi‘ne kadar üstelesem yanlış bir değişimi’ gibi vurucu ve özgün bir dizeyle ikilik oluşturmuştur. Keza militandır; ama ‘acemi ve hüzne yakın, yalnızlığa yakın bir militan’. Düzene karşı savaşçıdır; ama (kemirgen bir düzenin/ kopardığı yüreğim /bir soygun karasında) ak ölüm savaşçısı’dır. Görüldüğü üzere dönem şiirinin havasından suyundan etkilenmekle ve kimi müşterekleri barındırmakla birlikte; ‘özge’ bir şiire imza atmıştır Arkadaş.
Ayrıca ‘70’ler şiirinde pek rastlamadığımız sapmalar da yer almakta onun şiirlerinde. ‘cuma gecesi ertesi’, ‘güzleme’, güvercinleyim’, (hay’dan) haylamaz, ‘martılamak’, ‘biralanmış (bir berber), ..mutlulandı (karıncam) ve yine bu minval üzere alışılmamış bağdaştırma ve söyleyişlerle ‘kötü bir halk partisi kalıntısı’, ‘ben eksik bir birikimin tortusuyum’, ‘bir bulutla rahibeleşen güneş’, ‘atlayıp karıncama biraz eski bir çölü’ vb. günümüze ‘70’ler şiirini taşımaktan ziyade, İkinci Yeni’den, 80 sonrası şiire eşikler, esintiler taşımakta.
Arkadaş’ın şiiri ‘şiirlerinin bir ana bağlama yaslanmasıyla’ İkinci Yeni’den ayrılır
Arkadaş Zekâi Özger için ‘İkinci Yeni etkisinde şiirler yazmıştır’ türünden tespitler de yapılmış zaten. Katılıyorum. ‘sakalsız bir oğlanın tragedyası’nın da aralarında olduğu kimi şiirler özellikle işaret edilebilir; ancak onlardan ayrıldığı çok önemli bir nokta var, vurgulanması gereken; o da şiirlerinin bir ana bağlama yaslanmasıdır. Bilindiği üzere İkinci Yeni’nin böyle bir derdi hiç mi hiç yoktur. Bu ana bağlam da onun ötekileştirilen kimliğine (kanayan sürekli yara) ilişkin olduğundan varlığını hep hissettirir, hissettiriyor.
Aşkı ‘kendi uçurumlarından’ yola çıkıp betimlediği ‘eksik bir gün için şiirler’inin (s. 65) son bölümünden bir örnek fikir verecektir bize: “aşk parmağımda yanlış bir uçurum / dokunurken bırakır ürkek bir martı gibi (çünkü deniz orada) / -ben alışkın değilim bir eli martılamaya (çünkü deniz orada/ çünkü deniz orada) (…) sevgi/ denizin başlangıcı’
Görüldüğü üzere dipten gelen bir dalga, bizi Arkadaş’ın kanayan yarasıyla buluşturmakta. O arada alegoriler, alışılmamış bağdaştırmalar, anıştırmalar vs. rastlantısal olandan uzak, hep bu bütüne ilişkindir. Sözgelişi: ‘hayat trajik bir homoseksüeldir’ (merhaba canım, s. 55) dediği şiirde- ki zeki müreni seviniz dediği şiirdir de aynı zamanda- ‘ah canım aristophanes/ barışı ve eşek arılarını unutmuyorum’ dizeleriyle bize Antik Yunan’daki adalet anlayışını anıştırır; ama asıl göndergesi o günkü mahkemelerde görev üstlenen jürilerin oluşum biçiminedir, zira jüri üyesi olmanın tek koşulu: ‘Yurttaş bir erkek’ olmaktır. Kısacası uzak çağrışımlar bile bir ana bağlama yöneliktir onun şiirinde. Denebilir ki M. Kundera’nın ‘iktidar sizi nereden yaralıyorsa orası kimliğiniz olur’ sözü Arkadaş’ın şiirlerinin orta yerine bağdaş kurup oturmuş, oturmakta.
Arkadaş’ın şiirinde noktalama imleri
Arkadaş’ın şiirini değerlendiren bir yazıda noktalama imlerinden ve onların şiirsel işlevlerinden de dem vurmak gerekir. Gerçi modern şiirin ‘noktalama’ ile aman aman işi olmaz, olmamıştır ve bu durum da işin doğasına uygundur; neticede ‘anlam’ı yazarın istediği sınırlar içinde tutan düzyazının tersine; anlam’la bir derdi olmayan; olduğunda ise, anlam’ın sınırlarını alabildiğine zorlayan şiir’den söz ediyoruz. Ancak Arkadaş’ın şiirlerinde kendini hissettirecek bir noktalama düzensizliği var; veyahut da düzenliliği: Kimi şiirlerde noktalama imlerinden hiçbiri yer almazken, kimilerinde sadece bölüm-bölümce sonlarında (.) nokta imini kullanmış. Kimi şiirlerde (.) nokta yerine (:) iki nokta, (,) virgül yerine (.) nokta kullanmış vs.
Sözgelişi, 130 dizelik ‘beyaz ölüm kuşları’ şiirinde sadece bir yerde (:) iki nokta kullanmış. Hiç işlevi olmayan kullanımlara da rastlamak mümkün: ‘ben sevgiye hasretim. sevgi uzakta’ (hüzün mevsimi, s. 23) (,) virgül yerine (.) nokta kullanmış; oysa burada hangisini kullanırsa kullansın (veya hiç bir im kullanmasa da) bir işlevsellik söz konusu olamıyor. Bana en ilginç geleni ise, 44 dizelik ‘tamirat’ şiirinin tamamında bir (.) nokta, bir de (,) virgül kullanmış. (.) Nokta, en sonda yer almış; eh bir parça anlaşılır buluyorsunuz; ama (,) virgül gerekmeyebilir; çünkü anlamı sınırlandıracak şekilde kullanılmış: ‘bir burjuva kuklasıyım, korkak/ ve acemi bir militanım’ yani ‘korkak’ nitemi, ‘militan’la sınırlı olsun istemiş, (,) virgülü kullanmasaydı hem ‘burjuva kuklası ve korkak’; hem de ‘korkak ve acemi militan’ı düşündürecekti biz okurlara; ancak istememiş.
Bu konuda ilkin çok savruk ve bütünlükten uzak bir görüntü vermekte; ama belli ki bilinçli bir seçim, bir amaç gütme söz konusu. Dikkate değer bir emek, bir gözetim diyebilirim. Sanki Arkadaş ‘Dünya’nın en düzenli olanı cosmos da zaten chaos’tan çıkar’ düsturuna ‘noktalama’ vesilesiyle de bir vurgu yapmak istemiş gibidir.
Devrimcilik Arkadaş’ın şiirinin içinde
Sonuç olarak ‘devrimcilik’, noktalama dâhil, Arkadaş’ın şiirinin içinde diyebilirim. Çünkü Türkçe’de devrimcilik, ‘düşünsel bir yol’ anlamına gelir. Eski yaşama kurallarını ve anlayışlarını değiştirip yeni bir yaşama biçimini kurmayı düşünme yolu. Arkadaş’ta şairin hayatı şiire ‘işte buradan dâhil’. Ama hepsinden önemlisi Arkadaş, bir gün bütün acıların eskiyeceğine inanan bir yürek taşımış kısa ömrünün içinde. Dizelerden taşan ‘bir özge enerji’nin açıklaması da budur bence:
(BEN ARKADAŞ ZEKÂİ ÖZGER)
BEN ESKİDEN UZAKLAR(DIM), ELYAZMASI(YDIM) VE
KIRIK BİR SEVİNÇTİM. ACININ VE ONARMANIN
BEDENİMİ YUĞDUĞU AK PAK HARÇ KUYUSU(YDUM).
Yavuz Özdem, Hürriyet Gösteri, Kasım-Aralık-Ocak 2015, S. 314, s. 30-32