Ben zavallı bir hayvanım.
Halit Asım, Ömür
[Halit Asım’ın] Özellikle mektupları, şiirlerinin okunduğu gözle okunmalı. İçindeki kıyameti anlatır Halit Asım, toplanan insanları, hesaba duran yaratıcıyı, mahşeri, mizanı, insanın edilginliğini ve çaresizliğini anlatır. Kendisine olan sevgisini “İçimde ikinci bir kalp gibi taşıdığım” diyerek ifade ettiği arkadaşı Niyazi Tunga’ya yazdığı satırlarda, varoluş algısının gelip dayandığı katran kaynatan kazanları, ona bu katranı içiren elleri, siyah kana bulanmış ağzını, dişlerini ve dudaklarını görebilirsiniz. Kendisine yıldızlar kadar uzak olan kalabalığın içindedir Asım. Kendisini iyi hissettiren arkadaşları ise uzaklardadır. Annesiz, kadınsız bir evde babası ve kardeşiyle yaşar. Kadın sesinin olmadığı odaların korkunç erilliğinde eriyip gider hassas ruhu. Evden uzaklaşmak, kaçmak ister ve “hayatımız içimi sıkıyor…” der çaresizce. Onu böylesine vahşice yiyip tüketen şey nedir? (…) Asım’ın yine bir mektubunda dile getirdiği şu duygular, kendisinin nasıl ağır bir yükün altında kaldığının ispatıdır:
“Benliğimi örten yığınlar altında, nefessizlikten boğulacağım sanıyorum. Çocuk gibi ağladığım anlar oluyor, oturup yazıyorum, olmuyor, okuyorum olmuyor, çıkıp geziyorum olmuyor. İçimi sıkan, nefesimi tıkıyan gizli ellerin esiri gibiyim.
Nedir? Neden böyleyim, içine gömüldüğüm bu ruh haleti bana hangi meçhul membalardan geliyor? Ruhumu sıkan sebepleri bulmak istiyorum. Ne gezer… Şu mu? değil. Bu mu? değil. Hiç, hiçbiri değil. Ya ne?”
Şairin ruhundaki bu tesellisiz çırpınma onu, cevabını bildiği yanıtsız soruları aramaya sürükler. İnsanın içindeki kapının önüne; istenmeyen bir çocuk edinmiş günahkâr bir kadının getirip bıraktığı çocuğa benzeyen bu lanetli hissin kaynağının peşine düşer. İçindeki kıyameti anlatmaya çalışır arkadaşı N. Tunga’ya. Tunga’dan yalvararak yardım ister, “ben hastayım” der. Mektuplarındaki dil, içindeki kıyamet sahnelerini apaçık bir şekilde ortaya koyacak denli yetkindir:
“Gözbebeklerimde siyahlaşan; kuşsuz, güneşsiz, ve ağaçsız bir çöküntüler dünyasının kapıları kapanacaktır. İçime gam, yeis ıztırap üfüren pencereler, irademi kefenleyen karanlık dünyanın dudakları, mühürlenecek; oraya sevinç kanatlarında geçen mes’ut günlerin altın kilidi asılacaktır. Hülyamı diden parmaklar susuz söğütlerin ince dalları gibi kuruyacak, hayalin dalı üstünde meçhullerin yalnızlığını tutmak isteyen ruhum, kaçmak istediği kalabalığın ortasına düşecek, orada sıcak, ihtiyar toprak kadar sıcak bir tebessüm bulacaktır.”
(…)
“Nokta bir şeyi büyütür, büyütür.” der mektuplarının bir yerinde Halit Asım. Ömür, Halit Asım’ın hayat defterindeki noktasıdır… Umulur ki Ömür, şairi büyütür, büyütür.
Halit Asım, Ömür, Ve Yayınevi, İstanbul, 2015
Emrah Yolcu, Melâmet, Eylül-Ekim 2015, Sayı 4