Okurlarımızla* yaptığımız söyleşileri “Okur Söyleşileri” başlığı altında web sayfamızda paylaşmayı sürdürüyoruz. Söyleşimizin bugünkü konuğu Miraç Ağca. İyi okumalar dileriz…

“Eser seçimleri ve butik bir yayınevi havasında olması benim açımdan ‘Her an gidip çay içebileceğim bir yer’ izlenimi uyandırıyor. Bunun hep böyle devam etmesini isterim tabii. Yerinizde sayın demiyorum elbette, daha çok büyüyün, daha çok kitap basın ama kapınız açık olsun.”

Bize kendinizi tanıtır mısınız? Kitapların hayatınızda nasıl bir yeri var? Bu sıralar neler okuyorsunuz?

İsmim Miraç. Sanat Tarihi öğrencisiyim. Yalnızlar Mektebi edebiyat dergisinde hikâyeler yazıp, naçizâne Eski Türkçe çeviriler yapıyorum. Kitaplarla aram oldukça iyi. Bursa’da arkadaşlarla sahaf açma projemizi bugünlerde hayata geçirmek üzereyiz. Kitap varsa, umut vardır.

Yayınevimizden nasıl haberdar oldunuz? İlk izlenimleriniz nelerdi?

İstanbul’da bir sahafta çalışırken bir okur, Arkadaş Zekâi’nin kitabını sordu. “Ben de arıyorum uzun zamandır” dedim ve kitabın elimizde mevcut olmadığını söyledim. Bilgisayarın başına geçip kitabı arattım. Şans bu ya, Ve Yayınevi’nin bastığını gördüm. Ama yalnızca 500 adet basılmıştı ve hepsi tükenmişti.

İlk edindiğiniz kitabımız hangisiydi? Kitabı edinme hikâyenizi ve bu kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca bizimle paylaşabilir misiniz?

Ve Yayınevi’yle Evrensel Gazetesi’nde röportaj yapan şair ağabeyim C. Hakkı Zariç bir gün çıkageldi ve Arkadaş Zekâi’nin kitabını bana hediye etti. O kadar sevindim ki, çocuğum olmuş gibi herkese bedava çay ısmarlayasım geldi.

Kitaplarımızın tasarımını (kapak, sayfa vs.) beğendiniz mi?

Özellikle son çıkan kitapların sağlamlığı göz dolduruyor. “Evladiyelik” derler ya, o hesap. Tasarımlar sade ve orijinal. Son dönemde o kadar saçma sapan kapaklar görüyorum ki, afedersin singapur kerhanesi gibi.

Kitaplarımızın tümü numaralandırılıyor, Türkiye’de ilk defa uygulanan bir kayıt sistemiyle okurlarımıza kendilerindeki nüshayı Kitap Takip Sistemi’mize kayıt ettirme, kitapla ilgili kişisel hikâyelerini paylaşma olanağı sunuluyor. Sistemi kullanmış biri olarak bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Kendi kitaplarıma da uygulamayı daha evvelden düşündüğüm bir şeydi bu. Z. Özger’in kitabının arkasında numarayı görünce kendimi özel hissettim. “Bu kitaptan 500 tane var ve biri benim.” dedim. Bu da kitaba ve yayınevine saygımı artırdı, çünkü yayınevi de bana bir saygınlık kattı.

Bir okur olarak yayınevimiz hakkında neler söylemek istersiniz? Beklentileriniz nelerdir? Eleştiri ya da önerileriniz var mı?

Eser seçimleri ve butik bir yayınevi havasında olması benim açımdan “Her an gidip çay içebileceğim bir yer” izlenimi uyandırıyor. Bunun hep böyle devam etmesini isterim tabii. Yerinizde sayın demiyorum elbette, daha çok büyüyün, daha çok kitap basın ama kapınız açık olsun. Bir de genç yazarların kitaplarını da basın. Genç bir yazar adayı olarak en kötümser baktığım noktalardan biri bu.

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Yaramaza yoldaş olmayın.

Sohbet için teşekkür ediyoruz. Çay içmeye de bekleriz bir gün 😉

* Söyleşi yaptığımız okurlarımızı Kitap Takip Sistemi’mize kayıt olanlar arasından seçiyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir