Ahmet Önel’in Cumhuriyet Kitap’ta yayımlanan yazısı…
Sabahattin Kudret Aksal, öncelikle bir şair. Bu özelliği, oyun, deneme ya da öykü yazarken de geçerli. Şiir nedir sorusuna yanıt aradığı denemelerde, öncelikle bu giz kuyusuna kova sallamaktan geri durmadığını belirtiyor: “Şiirin artısız ve eksiksiz bir tanımını bugüne dek yapamadım. Böyle bir tanımını da görmedim. Bence, yoktur da. Çünkü, şiirin, mantığın saptadığı üzre bir tanımı olsaydı başlangıçtan bu yana hep aynı şiirin yazıldığı görülecekti.”
Şiirin sayısız tanımına eklemeler yaparken yinelediği temel sözcükleri ise dikkat çekiyor elbette: Matematik ve büyü! Evet, büyünün o gizemli dünyasına matematik düzleminde bir disiplinle yaklaşıyor olmanın sonucunda şiir denilen o “muğlak” alanda sonsuz bir yolculuk başlatıyorsunuz; yazarak ya da okuyarak!
Aksal’ın şiirlerinde güncel sorunlardan çok felsefe öne çıkıyor. Varoluşsal sorunlar, dünyayla, öteki insanlarla ve doğanın halleriyle ilişkilerimiz sorgulanıyor. Günlük hayatımızda yer alan nesnelere, bile ses düzleminde yaklaşıyor bu yüzden. Nesne meta olmaktan ziyade, üstlendiği adla, biçimlendiği “sözcükle” önem kazanıyor onun için. Şiirin düşünceyle değil, sözcüklerle var edildiğini iyi bilen bir ozan o.
ŞİİR DÜNYASINDA BİR YALNIZ YOLCU
Aksal’ın önemli bir başka özelliği de döneminin akımlarının dışında kalması, sesini/şiirini özgün bir biçimde yaşatmayı başarması. İkinci Yeni, onun da şiirler ürettiği dönemin başat akımı örneğin; ne ki, Aksal İkinci Yeni’nin de dışında. Tıpkı, Garip akımının dışında kalmayı başardığı gibi. İşin güzel yanı, şiir dünyasındaki bu yalnız yolculuğu, onun bir şair olarak göz ardı edilmesine neden olmuyor. Aksal, yazdığı o güzelim, özlü ve adeta bir haiku’nun müziğini çınlatan dizeleriyle yaşadığı dönemden bu güne kendini var edebiliyor.
Yine de şiir kitaplarının bırakıldığı noktada kalması yeterli değil mutlaka. Şiir ve şair gündeme gelmeli, yeniden yeniden okunmalı, yaşatılmalı ve genç kuşaklara tanıtılmalı. Sabahattin Kudret Aksal’ın da bu türden bir “hatırlatma”ya, yenilenmeye ve gündeme taşınması gerektiğine dikkat çeken Adil İzci, şairle ilgili olarak bir anı kitabı hazırlamış. Kitabın açış yazılarını Doğan Hızlan ve Selim İleri kaleme almışlar. Ötesinde Füsun Akatlı’dan, Ayşegül Yüksel’e değin pek çok edebiyatçının Aksal için kaleme aldığı yazılar var bu özenli çalışmada.
OYUN YAZARI VE ÖYKÜCÜ AKSAL
Aksal, yalnızca bir şair değil elbette. Yazının farklı disiplinlerine gönül indirmiş. Aksal bir tiyatro adamı aynı zamanda; yazıldığı dönemde ilgi görmüş sahne oyunları da kaleme almış. Kahvede Şenlik Var ve Tersine Dönen Şemsiye hemen akla gelen oyun adları arasında.
Aksal’ın, öykü yazmaya da gönül indirdiğini biliyoruz. Bu noktada da Gazoz Ağacı ve Yaralı Hayvan başlıklı öykü kitaplarının adlarını anmakla yetinelim.
Adil İzci, Aksal’la ilgili olarak kaleme alınmış – ağırlıklı saygı içeren – yazıları derlemiş bu armağan kitapta. Yazıları Aksal’ın ürünlerine göre sıralamış. Onun şiir anlayışı ya da şiirleriyle ilgili yazılar kitapta ağırlıkta elbette. Oyun, öykü ve deneme kitaplarıyla ilgili kısa tanıtımlar da hayli bilgilendirici.
Bu yazılara baktıktan sonra, kimi yazarların ve bizzat Aksal’ın da saptadığı gibi, tüm ürünlerinin paydasında şiirin yer bulduğunu fark ediyoruz. Usta işi bir şairin hayata bakışına sinmiş olan bu duruşun, öteki disiplinlerle ilgili üretimlerine de yansımış olmasını ilgiyle okuyoruz.
Yücel Kayıran Aksal’la ilgili yazısının bir yerinde şöyle diyor:
“Bir dava şairi değil Sabahattin Kudret Aksal. Tam tersine, bir davaya bağlanmadan, kurmaca bir anlam dünyasına girmeden, kendini bir tarih varlığı olarak görmeden, hiç de yeni ve genç olmayan, zamanın, değişimin ve ilerlemenin oldukça durağan olduğu bir yeryüzünde, bir insan nasıl var olabilir sorusunun şairidir o. Aksal sonuna kadar bu şiir anlayışına bağlı kalmıştır. Başka bir deyişle, Sabahattin Kudret Aksal, son şiirine kadar toplumsal, tarihsel, siyasal ve yazınsal etkilere kapalı durarak sürdürmüştür bu anlayışını.”
Evet, böylesi kendine özgü, kendi şiirini kendi yatağında var etmiş bir şairle karşı karşıyayız!
Adil İzci, Aksal’la ilgili dergi ve gazetede çıkmış olan yazıları düzenlemesiyle bu armağan kitabı ortaya çıkarmış. Bu türden çalışmalarda sıklıkla rastlanan yinelemelerden ne yazık ki bu derleme de payını alıyor. Kimi şiirleri ya da düşüncelerini aktaran cümleler kitapta sıklıkla karşımıza çıkabiliyor. Dahası, bu armağan kitap, yalnızca söz konusu yazarların Aksal yazılarını derlemekten ibaret. Gönül isterdi ki, bir okur olarak böylesine kendine özgü bir şair için daha kapsamlı, derinlikli yazılarla da yüz yüze gelelim.
BAŞLANGIÇ KİTABI
İzci, bu çalışmayı biraz da yayın tarihi konusunda hedef gözeterek – doğumunun yüzüncü yılı – hazırladığı için böylesi bir yola başvurmamış. Yine de, özellikle genç şiir severler için, Aksal gibi bir büyük şairi tanımak için yeterli bir başlangıç kitabı olacaktır bu armağan kitap. Bu çalışmadan hareketle, Aksal’ın ürünlerine yoğunlaşmak, başka değerlendirme yazılarına ulaşmak için de bir hareket noktası.
“Kadırganın sisten sıyrılışıdır / Sabah” diyen bir ozanın, en azından doğa ile kurmuş olduğu o saf, yetkin ve olağanüstü güzel ürünleriyle buluşmak, elbette tüm edebiyat ve şiirseverler için hoş bir kazanım olacaktır.
Sabahattin Kudret Aksal’a Armağan, Hazırlayan: Adil İzci, Ve Yayınevi / 328 s., Temmuz 2020.
Ahmet Önel, Cumhuriyet Kitap, 10.9.2020, s. 10.