Ömer Erdem 14.11.2014 tarihli Radikal Kitap‘ta Şiirin Öğeleri ve İşlevi hakkında yazdı.
George Santayana şiiri bir tür din olarak görür. Şiirin işlevi hatta şair de bu dinin içindedir.
“Edebiyatın ve özellikle şiirin popülerleştirilmeye çalışıldığı, şiirle reklamın hiçbir zaman olmadığı kadar birbirine yaklaştığı, yeni ‘star’ çıkarır gibi neredeyse her ay ‘piyasa’ya egemen güçler tarafından yeni şairler sürüldüğü günümüzde gerçek bir şiirin izini sürmek eskisinden daha zor” cümlelerini kurmuş Şiirin Öğeleri ve İşlevi’ni dilimize kazandıran Volkan Hacıoğlu. Bu ifadelerde eleştiri, serzeniş, özendirme hatta umut da aranmalı mı bilmiyorum ancak, tamamen olmasa bile, şiiri esastan düşünmekten hızla uzaklaştığımız ve bu esaslı düşünüşlerin karşılığını günlük olduğu kadar zihin dünyamızda da yaşatmaya yanaşmadığımız açık.
Şiir ve felsefe, estetik ve din ilişkileri hususunda özellikle düşünmüş, yoğun metinler üretmiş George Santayana benzeri yazarların ürünleri ile karşılaşmak başlı başına önemli bu yüzden. Hatırlamak, daha güçlü hatırlamak için şiiri şart. Bir yandan da, “şairin hiçbir eserinin daha önce Türkçeye çevrilmemiş” olduğunu ifade etmiş çevirmen. Sanırım burada mini bir hatırlatmada bulunmakta yarar var, Diriliş dergisinin ciltleri arasında Santayana’dan çevrilmiş pek çok yazı bulabilir meraklı okurlar.
Ruhani çareler
Kitabın iki ana eksende ilerlediğini söyleyebiliriz; şiirin öğeleri ve işlevi. Aslında her iki konu da oldukça sıkıcıdır. Bugün şiirin öğeleri ve işlevi konusunda düşünce üretmek için genel bir estetik ve şiir bilgisi yeterli görülebilir. Bu açıdan çağrıcı da sayılmaz kitabın ismi. Şiirde ölçü, düzyazı ile şiir arasındaki fark, ses, anlam, vs. vs. Oysa öyle değil, Santayana felsefe ve estetikten aldığı güçle başlangıçta adım adım ilerler, kendi alt yapısını kurar, sonra da sanki asıl varmak istediği yere yönelir.
Şiiri bir tür din olarak görür o. Şiirin işlevi hatta şair de bu dinin içindedir. Çünkü bütün maddi ve zengin dünyalar, doğa da dahil olmak üzere bir aşamadan sonra soyutlanmaya muhtaçtırlar. “Din” der filozof, “kılavuzu olan şiirdir” ve ekler; “şiir hakikate giden bir yol olarak bilimin yerini alır ya da ondan hemen sonra gelir. Şiir, tapınakları ve dogmaları olmayan, davranış kalıpları (ibadeti de kastediyor galiba) dayatmayan, akışına bırakılmış bir dindir. Şiir pratik bir yarar sağlamayan ve metafizik illüzyon yapmayan bir dindir…”
Pratik yarar meselesi bugün de şiirin varlığına hatta geleceğine ilişkin önemli eşik konulardan birisidir. Ancak, sonuçta “herkes ruhani çareler aramak zorundadır” ona göre. Çünkü bilim dünyası ve günlük hayatın pratiği en kafasız ve en kaba insanları bile rahatsız edecek kadar sert ve şiddetlidir. Platon’un teorisi ikide bir şairin önüne konuluyor olsa bile sonuçta, “şiirin saklı kalmış çok önemli bir işlevi daha vardır ve bu işlevi arayıp bulmak halen mümkündür.” Nedir bu mümkün olan şey. Tam ve net bir cevap sunmasa da insandaki sonsuz arzuyu keşfeden şair, karakterler vasıtasıyla bize ruhsal yücelmeyi armağan edecektir. “Şair dünyanın akıl kabuğunun altında yatan kaosun derinliklerine dalacak ve diplerdeki kalabalık imgeleri, baştan savılmış duyguları su yüzüne çıkaracaktır.”
Santayana, şairi şairden ayıran ölçünün “fikirlerinin kıymeti ve insaniyeti yanında yaşadığı çağın çapı” karşısındaki durumu olduğunu söylemekle kalmaz en büyük şiiri kahinlerin ya da kahinlerin dile getiremedikleri ancak davranışları ve düşünceleriyle ortaya koydukları görme güçlerini söze döken şairlerin yazdıklarını savunur. Bu kitap vesilesiyle modern Türk şiirini salt kehanet temasıyla okumak da hem bir borç hem de bir zevk meselesi olabilir.
Ömer Erdem, Radikal Kitap, 14.11.2014