Çok İncelikler Vardı Dünyada
Pazartesi. Bir zamanlar Çok İncelikler Vardı Dünyada (Ve Yayınevi, 2016), artık yok, hiçbir şey yok demeye dilim varmıyor ama inceliğin olmadığı kesin. Hep “kemer sıkılan” (aslında halkın boğazının sıkıldığı dönemlerden geçilmeye çalışılan) sıkıntılı, bunalımlı, yaralı… günler… Mehter Marşı’nın her fırsatta çalındığı bir ülkede yeni ufuklar keşfetmek olası mı? Bir zamanların gözde edebiyat dergisi Soyut’un sahibi Halil İbrahim Bahar’ın onca şiirinden Kenan Yücel’in yaptığı sıkı bir ayıklamanın, seçmenin ürünü kitabı okurken iyi bir şairi keşfetmenin sevincini yaşıyorken, darbe olmaz mı?
Bu şiirler benim için de bir darbe oldu: Şiirlerin başlıklarının, bir ikisi hariç, hep tek sözcükten oluşuyor, dize başları da hep küçük harfli, farklı olma derdinde değil, ama gerçekten farklı şiirler. Çünkü İkinci Yeni’ye, başka bir eğilime hiç ilgi duymamış bir şairin şiirleri. Şu üç dize içinde bulunduğum ortamı aydınlatmıyor ama yıllar öncesinden bir öngörüyü içerdiği için dikkatimi çekti: “çevresi böylesine kapkara bir karanlıkken / şimdi nasıl yer bulunacak / havası kaçmış düşselliklere” (“Soruşturma”). Bunu bir bilebilsem, bir bilebilsek. “bir kasırga öncesi / olabildiğince // ne olacaksa olsun ortasında durup bekledik / kara bir bakışın / bu göbekbağını koparmasını / bir vuruşta” (“Güneşsiz”). Ve Yayınevi’nin kitapları koleksiyon değerinde; önsöz, sonsöz, “şiir başlıkları dizini”yle, öylesine özenli, titiz. Evet, artık kalmadı o incelikler “Ve” inceliklere dikkat eden bir yayınevi var. Gülten Akın’ın kulakları çınlar mı, bilmem.
Gültekin Emre, Varlık, Eylül 2016, s. 111-112