Jean-Paul Sartre devletin ve kurumların her türlü ödülünü reddetmeyi seçmişti
Her türlü ödülü reddetmeyi seçmişti
Jean-Paul Sartre (…) 1964’te, hiçbir kurum, dahası devletle özdeşleşmek istemediği için reddedecekti Nobel’i.
Şu dünyada onca şey olurken bu da nereden geldi aklına, demeyin. İsveç Akademisi, Nobel ödülüyle ilgili belgeleri üstünden elli yıl geçtikten sonra açıklar. O yüzden, 1964 Nobel Edebiyat Ödülü’ne ilişkin belgeler geçenlerde “resmen”kamuoyuna açıklandı.
(…)
Peki, tam olarak neden geri çevirmişti Sartre pek çok yazarın aklını başından alan bu ödülü?
Her şeyden önce, Nobel’i geri çevirirken anlık bir tepki göstermediğini, resmi ödülleri kabul etmekten her zaman kaçındığını vurguluyordu Sartre.
1945’te, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra, Fransız Cumhuriyeti’nin en yüksek onur nişanı Légion d’honneur’ü de reddetmişti. Üstelik o günlerin hükümetine yakınlık duymasına karşın.
Sonra, pek çok dostunun ısrarına karşın, devletçe desteklenen yükseköğrenim kurumu Collège de France’ta hocalık yapmaya da yanaşmamıştı.
Yazarın alacağı ödüller, okurlarını baskı altına sokacaktır
“Bu tutumum, benim yazarlık anlayışımdan kaynaklanıyor” diyordu. “Sözcükler”in yazarına göre siyasal, toplumsal ya da edebi bir tutum benimseyen bir yazar, gücünü yalnızca kendi araçlarından, yazılı sözcüklerden almalıydı.
“Yazarın alacağı bütün ödüller, okurlarını, hiç de uygun görmediğim bir baskı altına sokacaktır” diye eklemeden de edemiyordu.
“Jean-Paul Sartre” imzasını atması ile “Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jean- Paul Sartre” imzasını atması aynı şey olmayacaktı…
İsveç Akademisi’nden birilerinin yapıtlarını ödüle değer görmesi Sartre’ı pek ilgilendirmiyordu. O çoktan ödülünü almıştı bile.
Onun ödülü, bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçuluğun sözcülüğünü yapmış olmanın zevki, romanları ve oyunlarıyla da dünya görüşünü çok geniş bir okur kitlesine aktardığını görmenin keyfiydi.
Gerçek olan bunlardı. Resmi ödüller, hep “Özgürlük Yolları”nı arayan Sartre’ın gözünde gerçek değildi; “onurlandırıcı” ödüllere inanmıyordu. Önemli olan, sistemden özgür, bağımsız kalmaktı.
Sartre’a göre bir yazar, bir kuruma dönüştürülmesine izin vermemeliydi. Böylesi ödüller, yazarın bağımsızlığını kısıtlar, onu kurumsallaştırırdı.
(…)
Toplumsal ve bireysel özgürlükleri sonuna kadar savunabilmek için, insan ruhunun en derinlerde yatan gizlerini özgürce düşleyebilmek için, yazarın da, düşünürün de, aydının da gerçek anlamda bağımsız olması gerekmez mi!
Yoksa ne yazar, ne düşünür!..
Celal Üster
Celal Üster’in yazısının tamamını okumak için: Yazarın devletle imtihanı