Oza yazısı (Ahmet Ada) Aydınlık Kitap
“Aydınlık Kitap”, 11 Temmuz 2014, Sayı: 124, s. 13

Andrey Voznesenski : Oza / Ahmet Ada

                Andrey Voznesenski’nin ünlü Oza şiiri Özdemir İnce’nin önsözüyle, Ülker İnce’nin çevirisiyle yayımlandı. Yeni kurulan Ve Yayınevi bu uzun şiiri özel bir baskıyla, ciltli olarak okura sundu. (1) Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi’nde (2) Ataol Behramoğlu Voznesenski döneminin şiirini şöyle dile getiriyor: “1950’lerden başlayarak 60’lı yıllar ve sonrasındaki dönemler Rus şiirine yeni bir canlılık, çeşitli yeni bir yöneliş ve arayışlar getirdi.” 1950-60’lı yıllar Rusyasında şiir stadyumlarda geniş halk kitleleri önünde okunan bir konumdaydı. Şiir kitapları binlerce basılıyor ve okunuyordu. Yevgeni Vinokurov, Yevgeni Yevtuşenko, Andrey Voznesenski, Bella Ahmadulina gibi şairler şiirin içerik ve biçiminde, dilinde kırılmalar yarattılar.

Şiir dilindeki kırılmalar, Mayakovski’den başlayarak “özgür koşuk”un anlatım olanaklarını genişletti; anlam ve anlamlandırma çoğulluğu bu şairlerin çok geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Ayrıca, Rusçanın dizeme (ritme) zengin olanaklar sağlaması yeni kuşak şairlerinin seçkin örnekler vermesiyle neticelendi. Böylece Rus şiiri yeni bir evreye girdi. Rus insanının bireysel ve toplumsal hayatı bütün canlılığıyla şiire taşınabildi. Coşkulu edaları, dizem tutkuları Yevtuçenko ile Voznesenski’yi Mayakovski geleneğine bağladı.

Bütün toplumsal sorunları, ince ayrıntılarla işleyen Yevtuşenko aynı zamanda bürokrasiye, dogmatizme karşı bir tavrı şiirinin eksenine taşıyor,  Voznesenski gibi dönemin yöneticileri tarafından yasaklanıyor, susturulmaya çalışılıyordu. Yevtuşenko’nun şiirlerinde konuşma dilinin canlılığı, görsellik belirli özelliklerindendi. Voznesenski ise Pasternak ve Mayakovski sonrası kuşağının Yevtuşenko ile birlikte, en belirgin ve özgün Rus şairidir. Behramoğlu Voznesenski için, “Sözcüğün anlamsal ve sessel çağrışımlarıyla örülü, yer yer gerçeküstücülüğe yaklaşan imgeci şiir yapısıyla günümüz Rus şiir dilinin başlıca yenileştiricilerindendir” diyor.

Özdemir İnce, Oza’ya yazdığı önsözde, “Amerikalı şairlerin Beat Generation şiirlerini andırıyor” diyor. Beat kuşağı şiirleriyle benzerlikler gösteriyor şiiri: Ustalar, (1959), Paraboller, (1960), Mozaik, (1960), Karşıdünyalar, (1962), Oza, (1964), Bir Zayıf Yürek – Akhilleus Yürek, (1966) başlıca yapıtlarıdır. Yapıtlarında değişken ölçüler kullanmış, yarım uyak ve ses çağrışımları yapmıştır. Çoğu kaynakta, “tutkulu ama düşünsel bakımdan derin, ahlaki ve coşkulu” şiirler yazdığı belirtilir. İzlekleri savaş, aşk, uygarlık ve yaratıcılıktır. Voznesenski, “Adımlarımla dizeleri oluşturuyorum ya da daha doğrusu onlar beni” diyerek dizeme (ritme) verdiği önemi vurgular. Yevtuşenko bir dizesinde, “Rusya’da şair, çağının imgesi” diyor. Voznesenski şiiri de çağının imgesidir. Ünlü “Marilyn Monroe’nun Monologu” şiirinde anlatıcı ben Marilyn’in kendisidir; şöhretle kuşatılmış oyuncunun düzene yönelttiği eleştiriler monologla aktarılıyor.

Voznnesenki şiirinin Türkçedeki serüveni şöyledir: Oza, Çeviren: Mehmet H. Doğan, Turgay Gönenç, İleri Kitabevi, 1992. Şiirler, Çeviren: Mehmet H. Doğan, İyi Şeyler Yayıncılık, 1992. Telefon Kulübeleri, Çeviren: Ahmet Necdet, G. Durusoy, M. Husanov, Broy Yayınları, 1997. Oza, Türkçesi: Ülker İnce, Ve Yayınevi, 2014. Çeviriyi İngilizceden yapan Ülker İnce, önce 1970 yılında Dost dergisinde yayımlıyor.  Elli yıl aradan sonra, Ülker İnce çeviriyi yeniden gözden geçirerek, âdeta yeniden çevirerek Türkçe yazılmışçasına pırıl pırıl bir Oza yaratıyor.

Bir aşk şiiri bu uzun şiir. Şiirde insani değerler öne çıkarılıyor. On dört bölümden oluşan şiir Dubna-Odessa Mart 1964 tarihini taşıyor.

Kitabın sonunda yer alan notlarda açıklamalar var: Litera turnaya gazeta’ya Voznesenski şu notu eklemiş: “Oza bir otel odasında birinin unuttuğu bir günlük biçiminde yazıldı. Oza, kadın kahramanın adıdır. Şiirin düzyazı bölümleri vardır, düzyazı bölümlerde insana düşman, ruhsuz ‘programlı hayvanlar’  anlatılır. Sanatta kötülük genelde hayalet görüntülere özgü bir biçim alagelmiştir. Ben de bu geleneğe sadık kalmaya çalıştım. Ana izleğin arasına bir fizikçinin, bir tarihçinin, bir kuzgunun, bir şairin monologlarını serpiştirdim.” Voznesenski şiirin kurgusuna ilişkin bilgi iletiyor.

Ülker İnce ile Mehmet H. Doğan-Turgay Gönenç çevirileri arasında farklılıklar var. Ülker İnce, XIV. bölümü, Selam Oza, geceleyin evde, / Ya da uzakta bir yerde, önemli değil nerede” (s. 56) diye çevirirken, Mehmet H. Doğan-Turgay Gönenç bu bölümü “Selam Oza, evde, geceleyin / Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun” biçiminde çevirmiş.

Ülker İnce’nin Türkçeye olan tutkusu hemen kendini gösteriyor. Kitapta Canan Güldal’ın, yapıtı zenginleştiren üç yeni deseni var.  Koleksiyon değerinde bir kitap olmuş. Kitabın editörü Kenan Yücel’in özenli çalışması göz kamaştırıcı.

I. bölümde anlatıcı ben’in Oza’ya, sevgiliye seslenişi var. Bu bölüm italik dizilmiş. Tıpkı Neruda’nın aşk şiirleri gibi büyük bir şiir. Şiire Goethe’nin Faust adlı yapıtından bir dize alıntılanmış.

II. bölüm düzyazı şiir olarak deftere yazılmış. Sözde Sanat Bölümü Yönetim Kurulu üyeleri üzerinden sanat memurları ve bürokratik düzenek yeriliyor.

III. bölüm anlatıcı ben’in şiirsel söylemiyle kuruluyor. Uykuda sevgiliyi uçarken görüyor. Anlatıcı ben  namlularının sevgilinin üzerine doğrultulmuş olduğunu söylüyor. Voznesenski, sevgiyi, aşkı önleyen engellere işaret ediyor.

IV. bölümde şiir ve düzyazı şiir iç içe. Voznesenski ve öteki şairleri spor salonunda dinlemeye gelenlere değiniliyor. Mayakovski’ye, Pasternak’a, Stalin’e göndermeler dikkati çekiyor. Stalin’e yergi içeren dizeler de bu bölümde.

V. bölüm tek dizedir: “Neden izin vermiyorsun deniz kıyısına inmemize?” (s. 35).

VI. bölümde  Poe’nun “Kuzgun” şiiri anılıyor. Anlatıcı ben’in olmak istedikleri ilgi çekici. “Kuzgun”la diyalogu sert.

VII. bölüm düzyazı şiir: “Belki de Oza’dır adı onun!” (s. 42) dizesiyle bitiyor. Düzyazı şiir bölümlerinin giderek düz anlatımsal zemine oturduğunu görüyoruz.

VIII. bölümde ikili dizeler ilk kez karşımıza çıkıyor. Anlatımsal olarak birbirine bağlanan ikili dizelerde kumsalda bir çift ayakkabının ayrıntılarını veriyor anlatıcı ben.

IX. bölümde italik dizilen şiir, otelde bulunan defteri, defterdeki günlüğün durumuna işaretler koyuyor.

X. bölümde düzyazıdan “Bir Yakarış” şiirine geçiliyor. Doğum günü partisi anlatılıyor. Kitabın sonundaki notlardan, şiirin anlatıcısının şairin kendisi olduğunu, “Bir Yakarış” başlıklı şiirin ise bir azizeye seslendiğini öğreniyoruz.

XI. bölüm Voznesenski’nin hayat deneyimlerinden izler taşıyor. Şiir okumasının bile yasaklandığı 1963 yıllarını, yalnız bırakılışını, Oza’nın desteğini anıyor. Oldukça duyarlı kıtalardan oluşuyor.

XII. bölüm bir kargış âdeta. Öfkeli söyleyiş dizelerden okunuyor. İlerlemenin gerileme olduğunu; insanlığınsa ortadan kalktığını vurguluyor. Ülke sevgisini dile getiriyor: “Rusya benim ülkem, güzellikler ülkesi, / Rublev, Blok ve Lenin’in toprağı, / Temizlerin temizi bir çarşaf kadar temiz / Büyüleyici güzellikte yağan karların ülkesi.” (s. 52). Şiir yaşama sevinciyle dolu dizelerle devam ediyor. Hepsi büyük harfle yazılan bölümden XIV. bölüme geçiliyor: Tümüyle, Oza’ya seslenen bu son bölüm italikle dizilmiş bir “veda şiiri”.

Özdemir İnce, “…Oza sadece dünün ve bugünün şiiri değil aynı zamanda geleceğin şiiri. (…) Mayakovski’den sonra Rus şiirinin biçimsel sınırlarını kıran devrimci bir şiirdir” diyor. Yirminci yüzyıl dünya şiiri içinde Oza biçimsel, izleksel, dilsel ve yapısal özellikleriyle göz kamaştırıcı bir yer tutuyor. Öncü bir şiir.  

1. Andrey Voznesenski, Oza, Türkçesi: Ülker İnce, Ve Yayınevi, 2014

2. Ataol Behramoğlu, Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi, Can Yayınları, 2009

Ahmet Ada, Aydınlık Kitap, 11 Temmuz 2014, S. 124, s. 13

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir